20090803 01:36

Kısa Dönem Askerlik

Sevgili askere gidecek kısa dönem arkadaşlar,
Herkes konuşur eder bu konularda. Herkesin de bir bildiği vardır, doğrudur. 12 Ağustos 2008'ta giden, 17 Ocak 2009'da gelen biri olarak işinize yarar dediklerimi yazıyorum. Kısa dönem olmanız durumunda bunlar geçerli, aksi takdirde asteğmenlik için bilgim yok.

Gidiş dönüş tarihleri:
Askerlik süreniz 5 ay 5 gündür. 5 ay direk hesaplanıır, ayların kaç çektiğine bakılmaz. Ağustos ve Aralık 31 çektiğinden, Şubat da olmadığından diğer tertiplere göre daha fazla askerlik yaparsınız. 12 gün izin hakkınız vardır. Ama ameliyat falan olursanız 20 günden fazla istirahatlerde hava değişimi alırsınız, evde yatarsınız askerlikten sayılır.

Götürülecekler:
Burada söyleyeceklerimin hepsi bir aylık. Çünkü bir ay boyunca hiç çarşıya çıkmayacaksınız. Çarşıya çıkan eski askerlere aldırabilirsiniz ama garantiye almak tabii ki çok daha iyi. 1 ay sonra yemin töreniniz olacak ve o haftasonu çarşınız olacak. Aileniz de gelirken getirebilir, siz çarşıdan da alabilirsiniz, eksikleri tespit edip. Ama ilk bir ay götürdüklerinizlesiniz. Bölükte kantin, market gibi yerler olabilir. Ama olmayadabilir. Bölük size bunları veredebilir(Eşofman, terlik vs) ama bunları ne zaman verir, verir mi? O yüzden arkadaşlar mümkünse alın gidin. Oraya bırakmayın.

*Kendine bağlı.
#Alsanız iyi olur.

> Havlu-Banyo sonrası (Karacılar için açık mavi olursa iyi olur, bazı birliklerde önemli oluyor)
> Şampuan
> Sabun, #Sabun Kutusu
> Kese/Lif
> Traş Köpüğü, Traş havlusu, Jilet, *Traj sonrası bakım kremi,vs
> Traş asker çantası
> Tırnak makası
> Bol miktarda asker çorabı (*10-15) (Yıkamak sorun olabilir bazı yerlerde, siz alın bool beni dinleyin)(*Yazın gideceğiniz için ona göre alın, bunların kaliteli olanları var thermoform diyorlar paranıza kıyın birkaç tane kaliteli alın)
> Bol miktarda asker atleti (*10-15) (Yıkamak sorun olabilir bazı yerlerde, siz alın bool beni dinleyin)
> Bol miktarda asker donu (*10-15) (Yıkamak sorun olabilir bazı yerlerde, siz alın bool beni dinleyin)
> Vatka, evet evet vatka :) (Bana giderken al demişlerdi 4 tane alarak gittim hayatımı kurtardı. Verdikleri botlar inanılmaz vurabiliyor. Ve sana bot vurdu geç dinlen demiyorlar. Giyerken vuran yere koyuyorsun vurması sıfıra iniyor.)
> Pijama / Eşofman Altı / Şort
> Tişört / Eşofman üstü (Gideceğiniz yere göre Hırka/Kazak)
> Terlik
> 2 Adet küçük kilit (Biri izin verirlerse dolabınız için, diğeri size yeni verilen botlarınızı örneğin 13 aydır askerlik yapan elemanlardan korumak için)
> Söylediklerimi alıp giderseniz en fazla 250TL para ve banka kartınız
> Telefon kartı, ya da ankesörlülerde artık kredi kartıyla konuşulduğundan kredi kartı
> Arama ihtimaliniz olabilecek kişilerin numaralarının yazılı olduğu liste

> #İğne-iplik
> #Kolonyalı mendil

> *Dudak koruyucu (Hayatımda hiç kullanmamıştım. Dudaklarımız sıcaktan ve tozdan artık çatlamış yara oluyordu, çarşıya çıkan elemanlara aldırdım iki gün bunu kullandım geçti. Ruj gibi birşey bu:) )
> *Ayakkabı boyası (Başlıca malzemeniz olduğundan, orada mutlaka temin edecekler size, ama olması avantaj olur)
> *Kalem/Kağıt
> *Pişik Kremi
> *Pudra

Zorlanır mıyım? Nöbet tutuluyor mu? Direk Yazıcı mı yaparlar? Oradaki askerler destek mi köstek mi? Silahla atış yapar mıyım? Yatar yatar gelir miyim? Ortamım iyi olur mu? Kilo alır mıyım verir miyim? Evci var mı? Çarşı haftada iki mi, bir mi, iki haftada bir mi? Pişman olur muyum? Gözümde büyütüyor muyum? Hiç gitmesem mi? Unutulmaz arkadaşlığım olur mu? Sürünme, mekik, şınav var mı? Hayatımın en güzel günlerini mi geçireceğim? Hayatımın en kötü günlerini mi geçireceğim?
TAMAMEN gideceğin yere göre (coğrafya değil, askeri sistem) ve oradaki komutanların kararlarına göre DEĞİŞİR.

Bazı işlerden anladğımı gururla bol bol üstlerime farkettirip gözlerine gireyim mi?
Hayır. Şunu öğrendim, ne kadar çok işten anlarsan o kadar iş yaparsın. Mesela berber atıyorum. Gündüz berberlik gece yatıyor. Çocuğun terzilikten anladığını öğrendikleri anda terzi yedeği oluyor. Gündüzleri berberlik geceleri terzinin işleri yoğunken terzilik yapıyor. Oysa hiç bunu söylememliydi.

Mesela ben gittim matematikçiyim diye Nöbet yazıcısı oldum. Bilgisayardan anladığımı farkettirdiğim için, bölükteki 22 bilgisayarın aptal tüm sorunlarıyla ben uğraştım. "Abi bilgisayarla uğraşmak ne güzel" gibi gelebilir. Normal göreviniz devam ederken ne gerek var???? Diyalog:
- Hüseyin'i çağırın!
(Nöbet muhabbetlerinde kafayı yemiştir, yetiştiremiyordur sıkışıktır, streslidir, gider)
- Emredin komutanım!
- Yazıcı çalışmıyor. Anlıyormuşsun sen. Yap!
- Emredersiniz komutanım!
(Bakılır edilir, printer bozulmuştur. Servise gitmesi gereklidir.)
- Komutanım bozulmuş, iç mekanizmasında sorun var algılaması cart curt... Servise haber verilmesi lazım, kontrol ettim garantili.
- Bunları çıkartmam lazım benim bugün. Yap!
- Komutanım benim yapmam mümkün değil ama şurada şuradaki takımın yazıcısını takabiliriz.
- Getir tak!
(##Komutanım getiremem. Bu iş de mi benim ya, gönder iki asker getirsin. Zaten nöbetleri yetiştiremedim mahvoldum, gidemem komutanım. Anlamaz olaydım bilgisayar işinden lanet olsun.## diyemez.)
- Emredersiniz komutanım.

Ancak bu örneğin aksine öyle bir durum vardır ki, atıyorum depo sorumluluğu vs.. Görmüşsünüzdür 1 aydır adam tamamen yatıyordur. O ayrılıyorken yerine geçmek için her türlü taklayı atabilirsiniz.

Uzman Çavuşlar, Subaylar, Erler, Çavuşlar vs. nasıl davranmalıyım?
Siz: Yemin törenine kadar oranın en yeni gelen ve en alt seviye askerisinizdir. Sonra onbaşı sonra da çavuş olursunuz. Çavuşluk çok çok önemli bir rütbedir. Uzun dönem çavuşlar askerler üzerinde otorite sahibidir. Ve askerler onlara saygı duyarlar. Siz çavuş olunca askeri anlamda böyle bir saygı görmezsiniz, ama rütbeniz yeter.

Uzun Dönem Erler: Yemin törenine kadar ersiniz. O dönemde akıllı askerler size saygı duyarlar. Mal olanları bulaşabilirler. Kısa süre sonra onların çavuşu olacağınızdan çok fazla samimi olmayınız. Ama size tabii ki gıcık da olmasınlar. Gariban olanlarına yardımcı olmak insanın zaten içinden geliyor. Bir bardak çay için parası olmayan ve içemeyen askerler var. Size genelde hocam veya abi diye hitab ederler.

Uzun Dönem Çavuşlar: Olay bunlardır. Askerlerin kendi arasındaki sorunları bunlar çözer. Kendileri de aynı askerdir ama bunlar 3 aylık acemiliklerinde çok çok eziyet çekmişlerdir çavuş olmak için. Dolayısıyla bunu kullanırlar. Bölüğü ve oradaki sistemi iyi bilirler. Bunlarla zıtlaşmayın. Özellikle siz de çavuş olana kadar. Yaptırımları vardır üstünüz olduğu için. Çavuş olmuş bir çoban kardeşimiz size emir verebilir. Bu çavuşlarla ilgili olarak; bu kadar mal birisine yaşıtları tarafından böylesine saygının duyulduğunu görürseniz şaşırabilirsiniz. Not: Kişisel hiçbir emire kesinlikle uymayın. (Ör: Çoraplarımı yıka)

Uzman Çavuş: Size saygı duyarlar ama içten içe de askerlik bizim işimiz derler gıcık olurlar. Ben adam gibisine rastlamadım 7 tane vardı. Hepsi ayrı arızaydı. Bunları idare edin. Komutanım falan deyin saygı duyuyormuş gibi falan yapın sizi severler. He iyi bir insana denk gelirseniz de muhabbet edin tabii ki, asker ocağı burası zaten herkesle derttaşsınız.

Sizden Önceki Kısa Dönemler: Bunlarla yaklaşık 25 gün birlikte askerlik yaparsınız. Çok çok faydalanmaya bakın. Onların o bölüğe bakışını ve düşüneclerini hiçbir yerde bulamazsınız. Bizim bölükte bir gelenek vardı kısa dönemler hep bir sonrakilere çok aşırı iyi davranıyor yardımcı oluyor yol gösteriyorlardı. Umarım öyle olur. Sonuçta seninle aynı pencereden bakan bir adam. Bunlarla samimi olup, hatta görevi iyi, rahat olan bir tanesinin yerine geçmeye çalışabilirsiniz. Çünkü genelde gidenlerin bölgelerine gelenler geçer.

Asteğmen: Adamına göre değişir, sonuçta biz de olabiliriz öyle düşünün. Kafalarsanız ve rütbesini aleyhinize kullanmamasını sağlarsanız iyi olur. Hele bir de rütbesini sizin lehinize kullanmasını sağlarsanız, harika olur.

Astsubay: Bu adamlarda da düzgünü azdır. Bunlar tam anlamıyla askeriyenin kaşarıdırlar. Zaten komutanlarınızdır, emirlerine uyarsanız sorun olmaz.

Subay: Muhatap olduğunuz, konuşabildiğiniz, beraber çalışabildiğiniz bir göreviniz varsa şanslısınızdır, sizi sever. Bölükteki herkes de olumlu yönde size farklı davranır. Aklı başında adamlardır.


Arkadaşlarım, kardeşlerim. Bunların dışında her türlü sorunuzu lütfen sorun. Cevaplamaktan keyif duyarım.
1 günün, bir çarşının o kadar önemli olduğunu, ve gün saymanın da nasıl kaçınılmaz olduğunu insan orada anlıyor.
Allah o hevesle iştahla saydığınız günleri hayırlısıyla rahatça geçirsin.
Kendinize iyi bakın.

Etiketler: , ,

20090616 02:11

Para uğruna çocuk ağlatıldı, herkes de seyretti.

Reyting deyince sempatik mi oluyor bilmiyorum ama, televizyon kanallarının ve yapımcılarının reyting yani para uğruna yaptıkları sınırı çoktan aştı.
13 Haziran Cumartesi akşamı ATV'de yayınlanan Bir Şarkısın Sen isimli çocuk şarkı yarışma programında da bunun bir örneği vardı. Memleketinden ve annesinden bu yarışma için üç aydır ayrı olan on yaşındaki küçük, yetenekli ve çok sevimli kız çocuğu Berna ile şarkı öncesi sohbette annesi hatırlatıldı. On yaşındaki ufaklık sonra annesinin en sevdiği duygusal bir ayrılık şarkısı söylemeye koyuldu. Her insan gibi dayanamadı ve şarkının daha ilk kısımlarında başladı ağlamaya. Çocuk içini çeke çeke ağlıyor, bir yandan şarkısını söylemeye çalışıyor, bir yandan gözlerini siliyor. Herkes de onu izliyordu. Sanki ekrandan izliyor gibi!
Şimdi müdahele edecekler dedim her saniye ama olmadı, çünkü birazdan annesinin geleceği tanıtımlarda verilmişti. Anne bir türlü gelmiyordu. Eminim ki bir anne, hem de üç aydır yavrusuna sarılamamış bir anne orada onu izlemek istemezdi. Ancak sayın yöneticiler annenin yavrusuna erkenden gitmesine izin vermediler ve şarkının sonuna kadar o şirinler şirini çocukcağız ağladı, herkes seyretti. Sunucular, konuklar.. Biz.. Ardından anne geldi, eline mikrofon vermeyi ihmal etmemişlerdi. Sarılırkenki yavrum diye haykırışı mikrofondan bizlere çok net ulaştı.
Şimdi soruyorum, anne ile on yaşındaki çocuk aynı stüdyodalar ama kavuşamıyorlar. Üstelik çocuk hüngür hüngür ağlıyor, birileri anneyi tutuyor. Bu nedir? Ne içindir? O çocuğun küçük yüreğini üzdükten sonra, onu çok sevdiğinizi nasıl söylersiniz. O çocuğun yüreğinin dakikalarca incinmesi, akan gözyaşları mıydı daha önemli olan, yoksa para mı? Yazıklar olsun..

Etiketler: , , , ,

20090611 12:10

Hidayet ve Başarılı Türk Sporcular

Dünya'da branşında en iyi olmuş Türk sporcular:
Naim Süleymanoğlu:
Halter: Üç kez üstüste 1998 Seul, 1992 Barcelona, 1996 Atlanta Olimpiyatları'nda altın madalya.
Halil Mutlu:
Halter: Üç kez üstüste 1996 Atlanta, 2000 Sydney, 2004 Atina Olimpiyatları'nda altın madalya.
Hamza Yerlikaya:
Güreş: İki kez üstüste 1996 Atlanta, 2000 Sydney Olimpiyatları'nda altın madalya.
Mustafa Dağıstanlı:
Güreş: İki kez üstüste 1956 Melbourne-Stockholm, 1960 Roma Olimpiyatları'nda altın madalya.
Hüseyin Özkan:
Judo: 2000 Sydney Olimpiyatları'nda altın madalya.
Süreyya Ayhan:
Atletizm: 1500 metrede 2002 Avrupa Atletizm Şampiyonası (3:58:79 Avrupa Rekoru), 2002 ve 2003 Golden League Şampiyonlukları.
Elvan Abeylegese:
Atletizm: Golden League'de 11 Haziran 2004'te 5000 metre bayanlarda 14:24:68 derecesiyle dünya rekoru.
Semih Saygıner:
Bilardo: 1994 (3 Set) 45 sayı 11 vuruş(4.090 ortalama) ve 50 sayı 14 vuruş(3.571 ortalama) ile yılın Dünya rekorları, Üç Top Bilardo'da 2003 Dünya Şampiyonu.
Mehmet Okur:
Basketbol: 2003/2004 NBA Şampiyonluğu (Detroit Pistons), NBA ALL-Star 2007
Hidayet Türkoğlu:
Basketbol: 2008/2009 NBA Finalleri (Orlando Magic)

Elbette eklemediklerim de olabilir. Tüm bunların içinde nedense bana Hidayet'inki biraz daha farklı geliyor. Çünkü Dünya'nın en iyi basketbolcu grubunun yarıştığı NBA'de Finale yükselen takımda böylesine başrol oynamak, takımının beyni olmak Dünya'nın şu andaki en iyi basketbolcularından biri yapıyor bence onu. Performansını çok önemsiyorum. Sporculuğa bakış açısını da. Şu röportaja da bir göz atabilirsiniz.

Etiketler: , , , , ,

20090602 18:18

Beşiktaş'ın sonradan tescil edilen iki şampiyonluğu

İddia edildiği gibi bu şampiyonluklar Beşiktaş, Fener'le Cimbom'un gerisinde kaldı. Yazık o da büyük takım yıldız alsın. Canım canımm nasıl da bakar masum masum, nasıl da büyüktür verelim hadi şeklinde VERİLMEMİŞTİR.

Bu şampiyonluklar Futbol Lig statüsü tarihi ile ilgilidir. Çok uzatmadan anlatacağım. Türkiye'de mahalli ligler vardı. Ve ortaya bir Türkiye şampiyonu çıkarabilecek bir mekanizma yoktu. İstanbul şampiyonu olabilirdiniz, İzmir veya Ankara olabilirdiniz, bu üç ilin arasında yapılan organizasyonda şampiyon da olabilirdiniz ama Türkiye şampiyonu sayılamazdınız mantık olarak da statü olarak da.

1956-1957 sezonunda bir Türkiye şampiyonu çıkarmak ve ülkeyi Avrupa'da temsil edecek takımı belirlemek adına bir statü değişikliğine gidilir ilk kez. Dönem federasyonu artık Türkiye geneli bir şampiyon çıkarmak için ülkedeki tüm profesyonel futbol kulüplerinin yer aldığı bir lig düzenler adı da "Federasyon Kupası"dır. Burada yanılgı bu formatın ilk turlarının bir bölümünün kupa usülü eleme yöntemini içermesidir. Aynı formatta 1957-1958 sezonu da oynanır ve bu yıllarda Beşiktaş Türkiye şampiyonu olarak ülkeyi temsil eder. Ülkeyi temsil hakkı aldığı 1958-1959 sezonuda Avrupa Şampiyon Kulüpler kupasında, en iyi 16'da o yılın şampiyonu Real Madrid'le karşılaşır. İspanya'da 2-0 yenilir. İstanbul'da Kaya Kösteben ve Juan Santisteban ın karşılıklı golleriyle 1-1 berabere kalır. bkz. Uefa Resmi Link Federasyon 1958 sezonunda ise lig statüsünde tekrar bir düzenleme yaparak bu kez statüyü iki farklı grup ve sonra grup şampiyonlarının final maçı yapması formatına getirir. Günümüze gelene kadar statü defalarca değişmiştir. Puan sistemi, grup yapısı, vs. Ancak 1959 tarihi günümüzde Turkcell Süper Lig'in ilk başlangıcı olarak görülmektedir. Bu doğru da olabilir. Eğer Ülke Ligi başlangıcıysa kısmen doğru da olabilir tarih.

Konu Türkiye şampiyonluğu sayıları ise ama gerçekten bir mantık ve hukuk/hukuksuzluk vardır. 56/57 ve 57/58 yıllarında Beşiktaş Türkiye Şampiyonu OLMUŞTUR. Öncesinde de her takımın var şampiyonlukları ama Türkiye şampiyonu sıfatı yoktu. 1956'dan itibaren bu sıfat vardı ve organize Avrupa kupalarına gönderdik biz takımlarımızı.

Şimdi çok önemli soruyorum size, Beşiktaş'ın şampiyonluk sayısı, Türkiye Şampiyonu sıfatı aldığı yıl sayısı mıdır? Yoksa 10'dan fazla kez değişen formatlardan daha bir köklü olanını seçip o tarihten itibaren olanların sayısı mıdır? Bu konudaki benim satırlardır yaptığım savunma ülkede hukuken yapılmıştır. Spor mahkemesi olan Tahkim Kurulu konu hakkında Beşiktaş'ı haklı bulup o iki yılki şampiyonluğunu Türkiye Şampiyonluğu olarak tescil etmiştir, ama Türkiye Ligi'nin başlangıcı kabul edilen 1959 yılını değiştirmemiştir. Ve TFF davanın sonuçlanmasının ardından şöyle bir resmi açıklama yayınlamıştır.

"Türkiye 1. Ligi'nin başladığı tarih TFF tarafından 1959 yılı olarak kabul edilmesine karşın, TFF Tahkim Kurulunun 09.05.2002 tarih, 2002/52E ve 2002/68K sayılı kararı tahtında Beşiktaş Kulübünün 1956/1957 ve 1957-1958 sezonlarında Türkiye Ligi şampiyonu olduğuna ve bu şampiyonlukların TFF yıldız kriterine dahil edileceğine karar verilmesi sebebi ile toplam şampiyonluk sayısı, toplam lig sezonu sayısından 2 fazladır."

Konu budur, sevgiler.

(Beşiktaş gazındayken bir de açıklama yapayım)
Sağlam Kafa Sağlam Vücutta Bulunur: Türkiye'de sporun bir spor kulübünün kurulmasıyla resmileştiği 1903 yılıyla özellikle askerlerin daha iyi savaşmak için yaptığı Jimnastik sporu da resmi ve organize bir şekilde yapılmaya başlanmıştır. Atatürk'ün çok büyük önem verdiği ve Türk ordusu için spor faaliyetlerini kurumsal düzeyde ilk kez düzenleyen, ilk spor kulübü Beşiktaş JK'dir.

Etiketler: , , , , , , , , , ,

20061109 02:55

ne?

[beyin x (dün, bugün ve belki yarın..)] + kalp

Etiketler: , ,

20061011 02:24

şükür

  1. Görmek
  2. Düşünmek
  3. Koful
  4. Lizozom
  5. Uyumak
  6. Uyku gelmesi
  7. Uykuda dönmek
  8. Klorofil
  9. Yorulmak
  10. Azot
  11. Kalp
  12. Güneş
  13. Sevmek
  14. Adrenalin
  15. El
  16. Ateş
  17. Yağmur
  18. Elektronların Hareketi
  19. Beyin
  20. Denge
  21. Patates
  22. Sürtünme Kuvveti
  23. İstanbul
  24. Türkiye
  25. Refleks
  26. Su
  27. Glikoz
  28. Annelik içgüdüsü
  29. Pirinç
  30. Deniz
  31. Din
  32. Peygamber
  33. Dost
  34. Muz
  35. Kan
  36. Gülümseme
  37. Muhabbet
  38. Türklük
  39. Bayrak
  40. Anne
  41. Baba
  42. Kardeş
  43. Akraba
  44. Sağlık
  45. Nefes Almak
  46. Dil
  47. Konuşmak
  48. Yetenek
  49. Yorumlamak
  50. Toprak
  51. Kar
  52. Hareket
  53. Kas
  54. İş
  55. Penis
  56. Renk
  57. Akıl
  58. Susamak
  59. Acıkmak
  60. Merak
  61. Duygu
  62. Sabır
  63. Merhamet
  64. Umut
  65. Vicdan
  66. Hayal Kurmak
  67. İletişim Arzusu
  68. Ağrı

Etiketler: , , ,